Ramazan’ın son 10 gününe girdiğimiz bu günlerde bir camide çocukların tuttuğu tekne orucuna denk geldik. Öğlen namazı öncesinde camide çocukları toplayıp kek, sandviç ve su ikram ettiklerini gördüm. Sabah ezanından öğleye kadar çocuklar oruç tutmuşlar, caminin içinde serdikleri kocaman örtü üzerinde hem oruçlarını açıyorlar hem de imamın getirdiği balon vs. süslerle oynuyorlardır.
Bilmeyenler için tekne orucu çocukların tüm gün değil de günün belirli bir kısmını, sabahtan öğlene kadar veya öğleden akşama kadar oruçlu geçirmesine deniyor. Bir nevi çocukları büyümelerine yakın tüm gün oruç tutmaya alıştırmak için kurgulanmış güzel bir Anadolu adetimiz.
Oruç bir sabır süreci, tutanlarımız için ilk günlerde bizleri bir çarpan, baş ağrısı halsizlik yorgunluk derken ilk birkaç günden sonra vücudumuzun alıştığı ve hatta zaman geçtikçe açlığın bizi daha iyi hissettirdiği bir süreç. Şimdilerde
de popüler olan intermittent fasting (aman Allahım neler söylüyorum, aralıklı oruç değil mi bu 😊) de aslında bir nevi ramazan orucundan türemiş bir kavram. Vücudun bir süre gıda almaması depolanmış yağların yakımını ve dolaylı olarak bağışıklık sisteminin dengelenmesini sağlıyor. Manevi olarak da gelen dinginlikle mikroda bize iyi gelen süreç makroda ülkede ramazan ayında Müslüman ülkelerde suç oranlarının azalmasına kadar varan uçtan uca bir akışa evriliyor.
İşin bu kısmında ziyade şu tekne orucu son günlerde çok karşımıza çıkmaya başladı. Çocuklu insanların ekosisteminde olmaktandır belki bilemedim geçenlerde bir annenin durumunda paylaştığı aşağıya linkini (!) bıraktığım 😊fotoğraf bana çok samimi ve içten geldi.
Çocuk odası olduğunu tahmin ettiğim bir kapının koluna kötü bir tasarım ve yazıyla yazılmış ve metin olarak “hoş geldin ramazan” ve “beni sahura kaldırın” ifadeleri. Muhtemelen paylaşımı yapan annenin ilkokula giden çocuğu tarafından yapılmış bir tasarım. Temiz ve saf bir talep, anneyi duygusal olarak küçük yaşlardaki çocuğunu gecenin bir vakti sahura kaldırıp uykusuz kalmasına ikna edebilmek için üzerinde çokça emek verilmiş bir çalışma. Hani anneler çocuklarına kıyamaz ya aman gece uykusuz kalmasın okula gidecek bu çocuk aman oruç tutmasın derslerinde geri kalır vs. tedirginlikler…karşısında da oruç tutmak isteyen küçücük bir kalp.
İşte belki bu yüzden çocukların bu taleplerini reddetmeden onların da gönlünü almak adına türemiş bir geleneğimiz tekne orucu. Bizler için büyük ve önemli olan süreçlerde asıl eyleme geçmeden önce antrenman niteliğinde bir ön hazırlık gibi. Üniversite sınavına girmeden önce defalarca bunun deneme sınavına girmek gibi. Yani sınavda 150 soru varsa ilk sınava çalışmaya başladığın gün hiçbir öğrenci bu 150 soruyu tam olarak çözemez, bu yüzden de kolaydan başlar, 50 bilemeden 60 soru çözer ve aylar sonra artırarak devam eder. Ya da bir işyerinde işe başladığınız ilk gün hiçbir patron sizden fazla mesai yapmanızı istemez, bugün ilk günün sen çok yorma kendini eve erken git dinlen denir.
Hayatın ilk başlangıcı bile böyledir, insan bir anda doğmaz aslında, anne karnında 9 ay bir süre geçirir, hem anne hem de bebek sürece hazırlanır ve hatta doğduktan sonra ilk 40 gün bile bebek doğduğunun farkında olmaz derler, gözlerini bile açamaz etrafını çok sonraları fark eder ve yavaş yavaş kendine gelir.
O halde zorlu bir sürece başlarken öncesindeki süreci kolaylaştırmak adına hazırlıklarımızın olması uygun bir stratejidir. Varmak istediğimiz yer her neresi olursa olsun birden sonuca ulaşmak aslında bizim için asıl hedef olmamalıdır.
Çabalamadan, öncesinde zorluklarını yaşamdan, tekne orucunu tutmadan asıl oruç tutmak bize elbette zor gelecektir. Küçük küçük başlayıp sabırla ilerleyerek ancak büyük hedeflere ulaşılabilir. Hayatın akışında bunu fark etmek çok kolay değil tabi ki de ama sabırla ilerleyerek hedefe varmak aslında daha kolay olandır.
Yani bir çocuğun doğması için 9 ay gereklidir, 9 anne 1 ayda bir çocuk doğuramaz değil mi ?
Yorum Gönder
Teşekkürler