HAYAT MARATONU



Yeşilliklerin arasında koşmanın ayrı bir keyfi oluyordu. Çok geç keşfetmiş olsa da bulduktan sonra bırakmamıştı burayı. Antrenmanlarını yıllardır burada yapıyordu. Bazı yerleri biraz tenha olsa da burada koşmayı seviyordu. Kuş sesleri içinde kafa dinliyorum diyordu kendi kendine. Bahar da gelmişti mis gibi çiçek kokuyordu her taraf. 

Çocukluğundan beri bir yerden bir yere giderken duramaz koşardı. Ailesi ilk başlarda karşı çıksa da spor bölümü okumuş, maraton koşucusu olmuştu. Yeni bir maraton için hazırlıklar tam gaz devam ediyordu. Ayşe, her maraton öncesi olduğu gibi erkenden hazırlanmaya başlamıştı. Bu maratonun diğerlerinden bir farkı vardı, belki de son koşacağı maraton olacaktı. Artık orta yaşların sonlarına geliyordu. Bir sporcu için kariyerinin sonu demekti bu. Kimse kendisinden bu koşuya katılmasını beklemiyordu. Gerçi kimseye de söylememişti katılacağını. Belki de katılmam diye düşündü, bizden geçti artık. Onca başarının ardından kendini rezil etmenin alemi yoktu. Bırakmayı bilmeliydi belki de. Bu düşünceler kafasında döne dursun soğumadan tekrar tempolu yürüyüşüne devam etti. Hareketin kendisini zinde tuttuğunu fark ettiğinden beri spor yapmaya önem veriyordu. Ah o eski günler diye düşündü, ne başarılara imza atmıştı. Zamanında kendi bölgesinde birincilikleri vardı. Gönlünü bir adama kaptırıp evlenmiş, çocuğu da olunca spora ara vermek zorunda kalmıştı. Hep içinde kalmıştı olimpiyatlara katılmak. Belki evlenmese katılabilecekti, şöyle derin bir iç çekti ve devam etti. 

Maraton diğer koşulara benzemiyordu, daha uzun süre yüksek performans göstermesi gerekiyordu. İyi hesap edip enerjisini doğru kullanmalıydı. Uyku düzeninden beslenmesine kadar çok dikkat etmeliydi. En önemli şeylerden birisi de kondisyondu. Yıllardır yarışmasa da kondisyonuna çok önem verirdi. Her sabah güneşle beraber uyanır ve kendisini yollara atardı. Titizlikle devam ettirdiği rutininden çocuğu olunca feragat etmesi gerekmişti. Aslında çocuk büyüdükten sonra tekrar dönebilirdi sabah koşularına. Birkaç defa da denemişti ama her seferinde bir şekilde yapamamıştı. Bir düzen tutmamıştı şu zamana kadar ama bu sefer farklıydı. 

Maratona hazırlık sürecinin ne kadar önemli olduğunu bilirdi. Bunu bildiği için daha aylar öncesinden antrenmanlara başlamıştı. Öncelerden beri hep program yaparak hazırlanırdı. Evinde herkesin ne yiyeceği bile belliydi. Kızı sınava hazırlandığı için onun beslenmesine de ayrı dikkat ediyordu. Zaman ne kadar da hızlı akıp geçmişti. Kızı büyümüş de sınava hazırlanıyordu. 

Bu koşuya hazırlanmanın başka bir amacı vardı, biricik kızı Zeynep.  Zeynep vesile olmuştu tekrar koşuya başlamasına. Zeynep ise ne dese tersini anlıyordu, "Z kuşağı" diyordu herkes. Onun bu sürecinin kızına örnek olacağını düşünüyordu. Zeynep sınava, kendisi ise maratona hazırlanıyordu. Ara ara canının sıkıldığını bahane ederek kızını da yürüyüşe çıkartırdı. Ancak böyle birlikte zaman geçirebiliyor ve sohbet edebiliyorlardı.

Sınav da bir maraton değil miydi ? Spor hayatında elde ettiği başarıların altında çalışmasının karşılığı olduğunu çözmüşü. O emeği göstermeden karşılık alamayacaktı. Kızının da bunu öğrenmesini istiyordu. Her konuşmasında kızı dinlemese de bunu öğütlüyordu. Belki kendisine de bunu öğütler haldeydi. Artık bu bacaklarla koşulmaz diye düşünürken, soluk soluğa da kalmıştı. Her zorlandığında, ümitsizliğe kapıldığı zamanlarda aklını kurcalayan şeyler yine geldi aklına. Kızını da bu süreçte özgüvenini kaybetmiş görüyordu ama elinden bir şey gelmiyordu.

Ara ara düşünürdü, "sporcu olmayı seçmesem nasıl bir yaşantım olurdu? " diye. Necla öyle yapmıştı. Uzun zamandır görüşmemişlerdi ama özel sektörde çalıştığını duymuştu. O da bir yarıştı aslında, çalışmaktan kendini alamayan eşinden biliyordu. Gecesi gündüzü birbirine girmişti adamın. Ailesine dahi zaman ayıramıyordu. Eşinin anlattığı iş yerinde olanları düşündü. O dört duvar arasında ne kadar huzur bulunabilirdi ki? Eşinin, özel sektör hayatının şartları diyerek anlattığı şeyler dudağını uçuklatıyordu. İnsanlar nasıl birbirlerine bu kadar zarar verebiliyorlardı. En azından kendi yarışlarında hakem vardı. Bunlarınki öyle bir yarış ki hakemi de yoktu. İnsanların birbirlerini geçmek için her türlü yanlışı yapabildiği bir yarış… Maratonda, önceki kişinin ayağına çelme takamazdın ama iş hayatında maalesef bu vardı. "Onlar orada koşturmaya devam etsin, ben de burada koşturuyorum" dedi. En azından sevdiği şeyi yapıyordu. 

Şimdi Necla’yı düşünecek zaman değildi. Kızı sınav stresi ile başa çıkamıyor ve sınava girmek istemiyordu. Bir an kendisiyle bağdaştırdı. Kendisi de hazırlanamadığı müsabakalara katılmak istemezdi. İyi hazırlandığını düşündüklerini de iple çekerdi. Belki de stresinin kaynağı bu diye düşündü. Sporculuğun ilk yıllarında kendisi de heyecanlanır, diğer arkadaşlarının zamanlamalarına bakıp kendisini yargılardı. Çok zaman sonra çok iyi bir antrenöre denk gelmişti. Sağolsun Ahmet Hoca spor kariyerinde zirvelere tırmanmasını sağlamıştı. Şimdi fark ediyordu aslında sadece yarışlara değil hayata da hazırlıyordu. Ahmet Hoca’nın söyledikleri hep kulağındaydı. Antrenman ağır geçtiği zaman bu baskının kendisini yetiştirdiğini söylerdi. “Yarışa yarıştan önce hazırlanılır” derdi. Hazırlık sürecinin ne kadar önemli olduğunu vurgulardı. Birinci olmayı asla öğütlememişti. Nasıl daha iyi koşulacağını  öğretmeye çalışmıştı. Ahmet Hoca’dan öğrendiği en önemli şeylerden birisi de aslında kendi kendisi ile yarıştığıydı. 

O yarışta insanın kaçıncı olduğu değil, dününe göre nasıl olduğuydu önemli olan.




 Öyle ya şimdi sınava hazırlanan gençlerin hepsi birbiriyle yarıştırılıyordu. Çalışanlar birbiriyle yarıştırılıyordu. Herkes sonuç odaklıydı. Sadece sınavda kaçıncı olunduğuyla veya yıl sonu satışta kaçıncı olunduğuyla ilgileniliyordu. Spor camiasında doping bile kullanılıyordu sonuca ulaşmak için. Halbuki hayatta önemli olan anlık yüksek performans göstermek değil süreklilik göstermekti. "Dopingle bir yarış kazanırsın ama çalışmakla sürekli başarılı olursun" demişti hocası. Zaten bu kadar sonuç odaklı olmak geriyordu insanı. Akabinde yanlış tercihler yapmaya itiyordu. Oldu olası öyle bir şey yapmak aklının ucundan dahi geçmemişti. Yüksek performans için herkesin yaptığından daha farklı bir şey yapması gerektiğini öğrenmişti. Bir çok başarıya da bu şekilde imza atmışlardı beraber.

Bu yarışta da sonuçla ilgili bir beklentisi olmadığı için rahattı. Keşke önceki yarışlarımda da bu kadar rahat olabilseydim diye düşündü. Kızı da rahat değildi, sürekli gergindi. Hatta ağlama krizlerine giriyordu. Sınav kaygısı diye psikoloğa dahi götürmüşlerdi. Sınav sonucunun o kadar da önemli olmadığını söyleseler de anlamıyordu. Sürekli kendisini arkadaşlarıyla kıyaslıyor ve başarılı olamayacağını düşünüyordu. Keşke Ahmet Hoca bizim kızla biraz konuşsaydı ne iyi olurdu dedi içinden. 

Hayatta da insan hep bir yerlere koşmuyor mu? Rekabet sporda olduğu gibi iş hayatında veya eğitim hayatında da yok mu? Peki rekabet neydi? Rekabet miydi kötü olan yoksa insanlarda mı bir problem vardı?

Sporda bile adaleti sağlamaya çalışan bir hakem vardı. Peki hayatta insanın emeğinin karşılığını verecek olan, kendisine yanlış yapıldığında adaleti sağlayacak olan yok muydu? Peki bu rekabetin içerisinde insan nasıl başarılı olacaktı? 

Nasıl sonuçla ilgilenmemeyi başarabilecekti? 

Daha iyi hale gelmek için sebep oluşturmaya çalışmak neydi?

İş yerinde antrenör yoktu. Peki ama başarılı olan kişilerden deneyim transferi nasıl yapılacaktı?

Hayatta herkesin yaptığı şeyin aynısını yapıp farklı bir sonuç nasıl beklenebilir?

Bu kadar insan her sabah kalkıp hayata koşuyorken aslında neye yetişmeye çalışıyoruz?

 Bitiş çizgisi neresi belli mi?


38 Yorumlar

Teşekkürler

  1. Yanıtlar
    1. Doğru yöne gidiyorsan, yürü, emekle ,koş. Yeter ki yönün doğru olsun.

      Sil
  2. Ne güzel insanın sadece kendi dünü ile kendisini kıyaslaması, kendi dününden daha iyi olmak için uğraşması..
    Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  3. Rekabet kadar güzel bir şey var mı.İnsanı ayakta tutar.Lakin insan kendi ile rakabeti ,kendi dünü ile rakabet etmeli.Güzel dersler var burda çok beğendim.

    YanıtlaSil
  4. on numaraaaa......alkışlıyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kişi kendini kendisi ile kıyaslamalı. Çok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık

      Sil
  5. Çok güzel bir makale. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Çok güzel,elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Güzel ifade edilmiş bir yazı

    YanıtlaSil
  9. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  10. İnsanın her yaptığı hareketi tekrar tekrar düşünmesi gerekiyor. Bu maratonu kazanmanın başka yolu yok.

    YanıtlaSil
  11. Hayatımızda en sık yaptığımız bir yanlışa değinilmiş, elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  12. Bitiş çizgisi belli mi? Yazanın eline sağlık çok güzel bir makale olmuş.

    YanıtlaSil
  13. Ne güzel yazmışsınız teşekkürler

    YanıtlaSil
  14. Herhalde bitiş belli değil ...

    YanıtlaSil
  15. Çok guzel 10 numara 5 yildiz

    YanıtlaSil
  16. Çok güzel 👏

    YanıtlaSil
  17. İlim ilim illa ki ilimmm

    YanıtlaSil
  18. Anlatım stilin ilk başta gıcık gelsede ( dalgalı hissettirsede )
    bitişide dalgalı olduğu için , düşündürmek istediğin yerlere pat diye götürdü .
    özellikle tanımlamaları okuyucuya bırakmışsın , ister istemez düşündüm ve dalgada sörf yapmak gibiydi sonu , ELLERİNE SAĞLIK OLUR İNŞALLAH

    YanıtlaSil
  19. Tek kelimeyle mükemmel

    YanıtlaSil
  20. Çok güzel ifade edilmiş. Elinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  21. Çok faydalandım. Yazarın eline sağlık.

    YanıtlaSil
  22. Sonuç odaklı değil sebep odaklı olmak...
    Çok manidar bir yazı..

    YanıtlaSil
  23. "Bitiş çizgisi neresi belli mi? "
    Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  24. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  25. Çok beğendim çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  26. İnsan yönü belli olmadan koşsa ne yarar.

    YanıtlaSil
  27. Gerçekten insanı hem bilgilendiren hem düşündüren bir yazı, yazanın eline sağlık

    YanıtlaSil
  28. Elinize emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  29. İnsan hep yaptıklarını anlatır ve övünür oysaki yapamadıkları ile ilgilense yaptıklarının sayısını arttırır… güzel yazı olmuş…

    YanıtlaSil
  30. Hareket etmene rağmen yol alamadığın yer neresidir ?

    Sonuç odaklı olmak , koşu bandında koşmaya benzer , yorulduğunla kalırsın

    Bu öyküleri sadece “ gerçekten koşanlar’dan ” dinleyebilirsin

    YanıtlaSil
  31. sonuçla ilgilenmeden sebebe odaklansak birçok şeyin daha kolay olabilceği gerçeğine bünyemizi alıştırmamız gerekli...

    YanıtlaSil
  32. Kıymetli bir yazı olmuş … teması bol olsun :)

    YanıtlaSil
  33. İnsanın zihni kıyasla çalışır. Oysa kendini dününe göre kıyaslamı insan ki yol alabilsin.İnsan en iyisine ulaşsa bile mutlaka ondan daha iyisi koşacak bu hayat maratonunu.Hüseyin Bolt u elbet birisi geçecektir. Kobi Bryant dan daha iyi basketbolcu elbet gelecektir. Bizi büz yapan şey bizden daha iyisinü örnek alıp faydalı bilgileri daha iyisünü yapmak için aynı sebepleri oluşturmaktan geçer.

    YanıtlaSil
  34. Bu hayat maratonunda bizi başarıya götürecek çok güzel bir yazı emeğinize sağlık 👍

    YanıtlaSil
  35. İnsanoğlu hırs ile azim arasındaki farkı anlayabilse bütün maratonlar kolaylaşır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Teşekkürler