BAŞARMANIN ÖYKÜSÜ

Başarmak… Hedefe varmak… Hedefe varana kadar soluksuz çabalamak…

 

Başarmak çok keyifli…

Tepeye varmak çok havalı…

Hele ki o anı fotoğraflaştırarak ölümsüzleştirmek…

Tam o zaman çığlığı basıp “evvettt başardım” demek…

 

Sence nasıl bir duygu?

 

Kazanmanın coşkusu…

Kupayı kaldırırken ki bağırması…

O malı sattıktan sonra parayı kasaya koyma anı…

Bitiş çizgisinde ki kurdeleyi yırtma anı…

 

Nasıl da içimi kabarttı değil mi ?

 

O pahalı araba…

Kullanın karizması…

O lüks ev…

İçindekinin konforu ve mutluluğu….

Onların sahibi olduğunun hissiyatı…

 

Nasıl da büyük değil mi ?

 

Bunlar hep geridekinin, elinde olmayanın zannettiği hisler aslında…

 

“Züürt tesellisi değil bunlar “

Gerçeğin ta kendisi…

O tepeye ilk varan kişi başarı öyküsü olarak o anı hiç hatırlamadı…

Ama her sıkıştığında kendine başarmanın öz güvenini aşılayan o hedefe hazırlanmaktı…

 

O oyuncu hiç kupayı nasıl kaldırdığını anlatmadı…

Her zor durumda kaldığında yaptığı mücadeleyi övdü…

Şimdi ye kadar hangi halısaha maçının skorunu hatırlıyorsun… pek azını… ya anlılarını?

 

O satıcı kasaya parayı koyduğu anı hiç anlatmadı…  bahsini bile açmadı… Peki o müşteri ile pazarlığını? Mücadelesini ona satmak için yaptığı taktikleri… ne de uzun uzuna anlatmıştı…

 

O araba, o ev, hatta o fethini ettiği şehir…

Hiç birinde onu elde ettiği keyiften fazlasını çekmedi…

Onu kazanmak için ki mücadelesinin keyfi hiç geçmedi…

Sahip olduktan sonra ki keyfi…

 

Bu yüzden ne kazandığına değil kazanırken ki mücadelene odaklan…

Başkasının kazandığına değil… kazanırken ki emeğini gör…

 

Burnunun direğinin sızladığı anları biriktir ki  bir zaman sonra neşeyle anmak için…

 

“Bağtatı feth etmek, bağdadı feth etmeye hazırlanmaktan  daha keyifli değil”

 

Post a Comment

Teşekkürler