Büyük bir organizasyonda, otelin konferans salonunda oturup, kahvemi yudumlarken, hem vakit geçirmek hem de biraz eğlenmek için kapıdan giren davetlileri analiz ediyordum:
Organizasyonun gergin ev sahibi,
yanında biraz daha rahat, bay hallederiz. Sonra hareketli, aceleci, telaşlı
abi, hiç durmadan konuşan teyze ve hiç konuşmayan kocası…Baştan aşağı düzen ve
disiplin kokan beyefendi ve etrafa ışık saçan neşeli kadın, garsonlar, şef
garson ve daha niceleri…
İnsanlar ne kadar farklı…
Sadece görünüşleri değil,
düşünceleri, hisleri, sözleri, bakışları…
Az önce epey eğlendim, ama
yorulmadım da değil ha, bir de insanlar yorucu sanırım.
Neyse bir kahve daha alıp
sunumların yapılacağı salona geçeyim.
Şöyle arkalara oturayım da
herkesi daha kolay göreyim. Zaten salon da doluyor. İnsanlar yerlerine
oturuyor. Derken sahnede birisi. Bu analiz tam benlik. Hareketlere bak :) Sanırsın bütün bu
organizasyonu o yaptı, herkes onu izlemek için geldi. Çok iş yapan, her şeyi
yöneten, her şeyi bilen bir role bürünmüş. Ve bir garson yanaştı adama şimdi,
bir şeyler soruyor. Garsona kulağını verdi, gözler ufukta, kafa bir aşağı bir
yukarı tasdikler gibi dinleme modunda. Garsonun sözü bitince kendinden son
derece emin bir şekilde “tamam, hallederiz, bizim halledemeyeceğimiz şey mi
var, seni son derece iyi anladım, hatta benden iyi kimse anlayamaz, şimdi yıkıl
karşımdan” der gibi bir ifadeyle garsonu salıverdi. Ama şimdi yanına gelen
beyefendi karşısında bir o kadar ezildi, büzüldü, iki büklüm oldu ve mikrofonu
teslim etti. Bir dakika içinde iki farklı kişilik. Kendisinden küçük gördüğü
birisine karşı ayaklı ego, büyük gördüğü birisine karşı ise sefil ve mazlum…Ne
gariptir insanoğlu, zalimini de kendi belirliyor. Ve ne gariptir ki sahnede
bile sahnede olduğunu anlamıyor…
Daldığım derinlerden “Hoş
geldiniz” sedasıyla çıkıyorum. Evet işte o neşeli, hareketli ve renkli
hanımefendi. “Başlangıç için doğru tercih” demeden edemedim. O nasıl bir “Hoş
geldiniz”, bu ses bu kadından mı çıktı :) Herkesi
uyandırdı, insanlar “Bu deli de kim” der gibi sahneye çevirdi gözlerini. Ama
sahneye bakmalarıyla, sahnedeki kişinin o kadar da deli olmadığını anlamaları
bir oldu. Kısa bir açılış konuşmasından sonra bir de fıkra patlattı. Şimdi
herkes oyunda, şimdi herkes pür dikkat. Adeta sahnede kelebekler gibi dans
ediyor. Bir o tarafta bir bu tarafta. Sahnenin bir köşesine geldiğinde orada
biraz durup tam karşı köşeye bakıyor. Tam etkileyici bir sunum derken bir
başkasını anons etti ve sahneden bir anda kayboldu. Uzun zamandır böyle
başarılı bir sunum görmemiştim. Hemen programa baktım. Neyse ki ilerleyen
saatlerde daha uzun bir sunum daha yapacakmış. Sevindim. Çünkü ondan
öğreneceklerim var…
Şimdi sahneye gelen adamı
inceleme vakti. Ama sanırım bu adamdan da öğreneceklerim var. Başarısız bir
sunum nasıl yapılır :)
Devamı gelecek….
Çok güzel bir yazı olmuş 👏
YanıtlaSilİnsanı tanıdığında, neyi nasıl ve neden yaptığını bildiğinde analiz etmek kolaylaşıyor. Ama bunu boş vakti değerlendirmek için mı yapmalı? Tabi ki hayır. İnsanı tanırsan ilişkilerini yönetir sin. Strateji okusturursun. İlişkilerde ustalık önemli 🙂
YanıtlaSilYorum Gönder
Teşekkürler