Emre birkaç aydır görüşmediği arkadaşı Murat ile iş çıkışında bir kafede
buluşmuştu. Bir şeyler yedikten sonra kahveleri de gelmişti.
Emre:
- Nasıl
gidiyor?, diye sordu eski dostuna.
Murat:
- Nasıl
anlatsam, nereden başlasam bilemiyorum, dedi.
Emre:
- Anlatsana
lütfen, daha fazla meraklandırma, dedi.
Murat:
- Bir
e-posta hackleme dolandırıcılığının kurbanı olduk. Dolandırıcılar bir tedarikçimizin
e-postasını hacklemişler ve bize banka bilgilerinde değişiklik olduğunu
bildirdiler. Dolandırıcılar tedarikçimize giden ve tedarikçimizden bize gelen
önceki e-posta yazışmalarını gönderdikleri için sahte olduğunu anlayamadık.
Sipariş formu ve ödenmesi gereken fatura görüntüsü de gerçekti. Her şey
alıştığımız gibiydi. Yıllardır çalıştığımız bu tedarikçimiz daha önce üst üste
hiç ödeme talep etmemişti. Kızdık hatta hangi ödememizi geciktirdik diye.
Emre:
- Farkı
fark edemediniz yani.
Murat:
- Evet,
maalesef edemedik. Tedarikçimiz olan firma ile yıllardır ticaretimizi e-posta
ile yazışarak gerçekleştiriyorduk. Bu yüzden e-posta ile yapılan bildirimden
hiç şüphelenmedik ve talebi yerine getirdik. Gerçek olduğunu düşünerek 105.000$
gönderdik. Biz ödemeyi tedarikçimize gönderdiğimizi düşünüyorduk. Ama aslında
dolandırıcıların pasifik okyanusunda bir adada olduğu tespit edilen hesabına
göndermiştik. Tedarikçimizin başka bir e-posta adresinden gönderdikleri mailde
bizden yanıt alamadıklarını söylüyorlardı. Dolandırıcılar yanıtlarımızı yurt
dışındaki tedarikçimizden saklamanın bir yolunu bulmuşlardı. Çünkü tedarikçimiz
ödeme konusunda bizimle telefonla iletişime geçene kadar bundan haberimiz
olmadı. Hala nasıl oldu aklım almıyor. Halbuki antetli kâğıt, marka, mail
adresi, firmanın ismi bile orijinal gibi görünüyordu. Bunun nitelikli bir
dolandırıcılık olduğuna dair işaretleri nasıl göremedim. Hâlbuki daha dikkatli
olsam durumdan şüphelenip sorgulasam ne kaybederdim? Telefon edip teyit alsam bunlar başıma
gelmeyecekti, diye yakındı Murat.
Emre Murat’ın nasıl bu duruma düştüğünü anlayamıyordu. Teselli vermek istiyordu ama
diyecek bir şey bulamıyordu.
Murat:
- Çok
üzgünüm Emre kahroluyorum. Yurt dışında hukuki süreç başladı ama nafile, elimizden bir şey gelmiyor. Bu adamlar defalarca hesaplar arası aktarımla paranın
izni kaybettiriyorlarmış. Anlayacağın gitti bizim para, dedi.
İki dost için bu tatsız üzücü akşam son bulmuş, her ikisi de evinin yolunu tutmuştu.
Emre eve giderken arabanın radyosunda duyduğu haber ilgisini çekmişti. Murat’ın başına gelen olayın benzeri ola siber suçlardan bahsediyordu. Dolandırıcılar web, e-posta, telefon ve sosyal medya aracılığıyla devasa potansiyelde bir kurban havuzuna sahiptiler. Ve insan dolandırmak hiç bu kadar kolay olmamıştı.
Emre sabah işyerine gitmiş masasında otururken arkadaşının başına gelenleri
düşünüyordu.
- Yıllardır
uluslararası ticaret yapan biri nasıl böyle bir tufaya düşer?, dedi kendi
kendine.
Tam
o anda telefona gelen aramanın sesi ile irkildi. Ekranda bilmediği bir numara
vardı, açtı telefonu.
Telefondaki
kişi, kendisinin cumhuriyet savcısı olarak tanıttı. Tedirgin olmadan kendisini
dinlemesini istedi.
Emre
panik oldu bir an.
- Hayrola ne oldu Savcı Bey, diye sordu.
Telefondaki
kişi:
- Emniyet
Müdürlüğü’nün Siber Suçlarla Mücadele Dairesi suç teşkil edecek bazı para
hareketlerinde isminizin geçtiğini tespit etti. Siber suç şebekesi tarafından
hesaplarınızın ve telefon hattınızın ele geçirildiği görülüyor. Şüphelilerin
tespiti ve yakalanması amacıyla soruşturma başlatıldı. Operasyon gizli
yürütülüyor, dedi.
Emre
kendini daha da baskı altında hissetmeye başladı. Can kulağıyla sözde savcının
dediklerini dinliyordu.
Telefondaki
kişi:
- Bu
çeteyi çökertebilmek için iş birliğin çok önemli. Hesaplarındaki paraların
çekilerek devlet güvencesi altına alınacak. İşbirliği yapmaman halinde
gözaltına alınacaksın. Banka hesabının terör örgütü tarafından kullanıldığı tespit
edildiğinden banka hesabındaki paranın güvence altına alınması gerekiyor.
Bunun için verilecek hesap numarasına paranın aktarılması gerekiyor. Bunun
zamanını size bildireceğiz. Operasyon bitiminde paranız açacağınız temiz
hesaba iade edilecek. Operasyon hala devam ediyor. Sakın telefonu kapatmayın, diyordu.
Bulunduğu
lokasyona sahte bir ihbar ile ekipler bile yönlendirmişlerdi. Polis araçlarının
siren seslerini duyabiliyordu. Ancak Emre sağlıklı şeklide düşünemiyor, bir
kukla gibi ne isterlerse onu yapıyordu.
Birkaç
dakika önce yan komşusu gelmiş, ne bu sokaktaki hareketlilik ne diye sormuştu.
Emre panik içerisinde telefonda konuştuğu için geldiğini bile fark etmemişti.
Komşusu biraz kulak misafiri olduğunda telefondan sürekli talimatlar aldığına
şahit oldu.
Komşusu
telaşla:
- Emre
hayrola neler oluyor?, diye sordu.
Emre:
- Hesaplarım
ele geçirilmiş savcı bey yardımcı oluyor, dedi.
Komşusu
bir çırpıda telefonu elinden aldı ve telefonu kapattı.
Bağırdı
Emre:
- Ne
yapıyorsun be adam!
Komşusu
sakin bir tonla:
- Merak
etme komşumu ve parasını koruyorum, dedi.
Emre bir süre sonra sakinleşti. Nasıl bir oyuna getirildiğini anlamıştı:
- Seni Allah gönderdi
komşum, deyip sarıldı.
Aslında
tarih boyunca dolandırıcıların ve dolandırıcılığın yöntemi değişmedi.
Çeşitlendi sadece. İnsan baskı altındayken duyguları çok aktifleşir. Bu da
dolandırıcıların en çok sevdiği kurban halidir. İnsan sorgulayamaz, düşünemez
hale gelir. İstenilen yöne doğru çekilir hale gelir.
İnsanın bu hayatta kaybetmemesi gereken en önemli koruyucusu bilinçtir.
İnsan ancak bilinci açıkken karşılaştığı olaylara doğru tepki verebilir. Şayet
duygu miktarınız artmışsa kontrol artık sizde olmayacaktır. Başınıza gelecek
tek şey pişmanlığınız olacaktır. Profesör de olsanız, esnaf da olsanız, erkek de olsanız, kadın da olsanız fark etmez…
https://www.youtube.com/watch?v=9LNMlfddVIU
Ne kadar güzel anlatilmis bilincin kapandigi anda profesör, doktor, yonetici olmanin bir anlaminin kalmadığı...
YanıtlaSilMaalesef sayıları çok arttı, çok dikkat etmek gerekiyor
YanıtlaSilGünümüzde çok dikkatli olmamızı hatırlatan faydalı bir makale olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilBenim iban: TR….
Banker Kastelli, Jet Fadıl, Çiftlik bank Tosuncuk ya da kriptocu Thodex gibi dolandırıcıların yöntemi hiç değişmedi aslında ama bilinc kapalı olunca kurulan kumpas fırsat gibi göründü ve her defasında insan aldandı.
YanıtlaSilHeyecanlıysan karar verme, kimseyi kınama.
YanıtlaSilİyilerle karşılaşalım karşılaşmasına ama sanki yaşamak daha güzel. Emrenin komşusu gibi komşulara denk gelmek ümidiyle.
YanıtlaSilDuygu arttıkça akıl gidiyor. dizginlemek lazım.
YanıtlaSilAllah korusun. Güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık
YanıtlaSilYöntem aslında hep aynı…ama çeşitlenmiş 👏🏽👏🏽 korunmanın yöntemi de var..bilinci açık tutmak
YanıtlaSilİnsanın isteklerini kontrol edebilmesi gerekiyor, yoksa av olduğu durumda kendini avcı gibi hissediyor
YanıtlaSilRabbim bilinçli olanlardan eyle
YanıtlaSilDuygularını kontrol edemeyen bilincini de kontrol edemiyor maalesef..Bilinç açıklığının önemine çok güzel bir örnek olmuş emeğinize sağlık..
YanıtlaSilDuygular aktifse bilinç maalesef kapanıyor…
YanıtlaSilNe güzel demişsiniz. "Duygu aktif iken bilinçli düşünemiyor insan".
YanıtlaSilKaç erkek evlendikten sonra öğrendi bu sözü. 😁
- ŞAKA 🤣-
İnsanın bir konuda isteği ne kadar fazla ise o kadar fazla hataya düşme olasılığı vardır.
YanıtlaSilMesele çevremizde olaya ne kadar şahit olduğumuz değil, mesele bizim o konudaki zaafımız...
YanıtlaSilİnsan kurnazlaştı kestirmelerle ilgilendi emek harcamadan sonucu istedi. Maalesef..
YanıtlaSilKaleminize sağlık..
YanıtlaSilİnsanoğlu kendi hayatında olayın duygusuna kapılıp gerçeği göremiyor. Boşuna dememişler dost acı söyler diye, hataya düştüğümüzde bize gerçeği hatırlatan dostlar edinmek dileğiyle..
YanıtlaSilİsteğin kendisi değil kontrol edilememesi sıkıntı güzel bir yazı elinize sağlık :)
YanıtlaSilYorum Gönder
Teşekkürler